5 Şubat 2025 Çarşamba

İKİ DOST, BİR ÇAY VE HAYATA DAİR : HUZURLU ANLARIN DEĞERİ

İki dost kadının sıcak bir çay sohbetinde samimi bir şekilde konuştuğu,karakalem çizim tarzında nostaljik bir görsel.

Bugün size bir dost sofrasında, demli bir çayın eşlik ettiği uzun bir sohbetten bahsetmek istiyorum. Konumuz hayattı. Hani şu, hep peşinden koşturduğumuz ama farkında bile olmadan elimizden kayan hayat... Çoğu zaman işlerin yoğunluğu, sorumluluklar ya da dertler arasında kayboluyoruz. Oysa bir an durup düşünebilsek, belki de hayatın bizim için hazırladığı sürprizleri görebiliriz.

Yaşlanmak ve yaş almak... Bu iki kelimenin arasındaki farkı anlamak bazen bir ömür sürebiliyor. Yaşlanmak takvimlerdeki yılların üzerimize yüklediği ağırlık, ama yaş almak... İşte o, ruhumuza kazandırdığımız her yeni hikâye, her yeni dostluk, her yeni umut.

Bir yılın her gününü dolu dolu yaşamak... Kolay mı? Elbette değil. Ama kolay diye basit yollardan gitmek hayatın bize sunabileceği o güzel hediyeleri kaçırmamıza sebep olmaz mı? Hayatın kıymetini bilmek, aslında sabah uyandığımız anı takdir etmekle başlıyor. Mesela, sabah pencerenizi açıp gelen serin rüzgarı yüzünüzde hissettiğinizde duyduğunuz o minnet duygusu... Ya da dışarıda usul usul yağan yağmurun altında huşu içinde yürümek… Sanki dünya, üzerindeki tüm karmaşayı unutup sadece sizinle konuşuyormuş gibi...  O an, her damla teninize değdiğinde zaman yavaşlıyor. Şehrin uğultusu geriye çekiliyor, ayaklarınızın altındaki ıslak kaldırımlar bile bir melodiye dönüşüyor. Belki bir çocuk gibi kollarınızı açıp dönmek istiyorsunuz, belki de sadece gözlerinizi kapatıp o huzuru içinize çekmek... Ve fark ediyorsunuz ki, aslında mutluluk bazen büyük şeylerde değil, işte tam da böyle anlarda saklı.  Yağmur yüzünüzden süzülürken, içten içe bir teşekkür fısıldıyorsunuz hayata. Çünkü o an, hiçbir şeyin eksik olmadığını, hiçbir şeyin fazla olmadığını fark ediyorsunuz. Her şey tam da olması gerektiği gibi. Veee işte yaşamak tam olarak bu! diye geçiriyorsunuz içinizden...

 Birçoğumuz, ‘Bir gün yaparım,’ dediğimiz hayallerle yaşıyoruz. Oysa bir gün değil, bugün var elimizde. Hayallerimizi yarınlara sakladıkça, içimizdeki o çocuk biraz daha susuyor. Çocukken her şeyin mümkün olduğuna inanırdık, değil mi? İşte o inanç, yaş aldığımızda da bizimle olmalı. Çünkü hayal etmenin yaşı yok. Yeni bir şey öğrenmek, bir yer keşfetmek, hiç yapmadığınız bir şeyi denemek... Bunların hepsi hayata daha sıkı tutunmanın bir yolu.

Belki de bu yüzden hayat, sadece yaşayarak değil, hissederek anlam kazanıyor. Kendimize, “Bugün gerçekten yaşadım mı?” diye sormalıyız. Sabah içtiğiniz kahve, sevdiğiniz biriyle yaptığınız bir konuşma ya da okuduğunuz bir kitap... Bunlar, yaşadığınızı hissettiren anılardır. Bu yüzden, hayallerimizi ertelemek yerine onlara adım atmalıyız. Hatta en küçük hayalden başlamalıyız. Bir çiçek yetiştirmek, eski bir dostu aramak ya da uzun zamandır izlemek istediğiniz o filmi izlemek...

Benim de bazen aklımdan geçen düşünceler oluyor: Peki ya yıllar sonra dönüp baktığımda içimde bir keşke büyürse? Ama sonra fark ediyorum ki, pişmanlık aslında denememekten doğuyor. Her deneme, her adım, insanın ruhuna yeni bir sayfa ekliyor. Ve bu sayfalar, yaşamın değerini daha çok hissettiriyor.

Unutmayın, yaş almak aslında büyümek değil, derinleşmektir. İnsan yaş aldıkça geçmişe özlem duymaya başlıyor. Ama bu özlem, bir yandan da geleceğe daha umutlu bakmayı öğretiyor. Yaşadıklarımız, bizi biz yapan birer yapı taşı. Bu yüzden, hayatın her anını bir hazine gibi görmeliyiz.

Gelin, bugün kendinize bir söz verin: Hayatınızı sırf yaşamak için değil, unutulmaz bir hikaye yaratmak için yaşayın. Öyle bir hikaye ki, sizden sonra bile anımsansın. Dost sohbetlerinde anlatılsın, çocuklara masal gibi aktarılsın. Ve her anını, bir çayın sıcaklığı kadar samimi, bir dostun gülüşü kadar içten yaşayın. Çünkü her yeni gün, elimizdeki en büyük armağan.

Öyleyse çaylarımızı tazeleyelim ve hayata dair en güzel cümleyi birlikte yazmaya başlayalım: “Bugün, yaşamak için bir fırsat daha...

Görüşmek üzere...

Arzu SEKİN 

                  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

💔 Yaşlılıkta Yalnızlık ve İntihar Riski: Ahmet Misrani Derin'in Trajik Hikayesi

"Yaptığı Her İyilikte Zarar Gören Adam": Yaşlılıkta Yalnızlık Bizi Nasıl Ölüme Sürüklüyor? ​Ve Yaşlılarımızı Neden Yalnız Bırakı...