İÇİMDE BİR KIZ KULESİ VAR
Bazı yerler vardır, kendinizi en çıplak haliyle görmenizi sağlar. Herkesin hayranlıkla izlediği ama kimsenin tam olarak anlayamadığı bir yer... İşte benim için Kız Kulesi böyle bir yer. O kuleye her baktığımda, sanki gözlerini denizle buluşturmuş bir kadın görüyorum. Yalnız, güçlü ve dirençli.
Çocukluğumda Kız Kulesi'ne bakarken, onun gibi olmayı hayal ederdim. Hep orada, kendi köklerine sıkıca bağlı, ama yine de özgür. Her akşam ışığını etrafa saçarak “Buradayım!” diyen bir ses. O ışık, bana sanki kendi yolumu bulmam için bir işaret gibiydi. Ama o zamanlar benim sesim fısıltı bile değildi; daha çok, içimde yankılanan ama dışarı çıkamayan bir duyguydu.
Kız Kulesi’nin hikayesini öğrendiğimde, onun da benim gibi bir mücadelesi olduğunu fark ettim. Rivayetler arasında kaybolmuş bir geçmişi vardı; kimileri onu aşk için inşa edilen bir kule olarak anlatır, kimileri ise koruma amacıyla yapılan bir kale. Ama ortak bir nokta vardı: Onu hep yalnız bırakmışlardı. Tıpkı benim çocukluğumda hissettiğim gibi.
Daha ilkokuldayken hayat bana büyük bir sorumluluk yüklemişti. Kardeşlerimle birlikte yatılı okula gönderildiğim gün, çocukluğumun bittiğini hissetmiştim. O yaşta, evimden uzakta, kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenmek zorundaydım. Kız Kulesi gibi, bir kalabalığın ortasında yalnızdım. Geceleri herkes uyurken, penceremden dışarı bakar ve onun yalnızlığını hayal ederdim. O koca deniz ortasında dimdik duruyordu; peki ya ben?
Kız Kulesi’nin ışığını hep bir direnişin sembolü olarak gördüm. Deniz ona ne kadar sert dalgalarla çarpsa da, o ışığını söndürmüyordu. Hayat da bana dalgalarını çarpmıştı. Çocukluk hayallerimi elimden almış, vedalarla sınamış, beni erken büyümeye zorlamıştı. Ama onun hikayesinden bir ders çıkardım: Denizin ortasında ışık saçmak için önce ayakta kalmayı öğrenmem gerekiyordu.
O ışık bana her zaman bir yol gösterdi. Onun gibi kendi sesimi bulmam için yalnızlıkla barışmam gerektiğini fark ettim. İnsan bazen en büyük güçlerini, en karanlık anlarında buluyor. Kız Kulesi gibi, ben de ışığımı buldum.
Zamanla, kendi içimdeki direnci fark etmeye başladım. Kız Kulesi’nin ışığı, sanki bana yol gösteren bir fener gibi parlıyordu. O ışık, denizin karanlık yüzeyinden yükseliyor, her dalga, her fırtına ne kadar zorlayıcı olursa olsun, o ışık sönmüyordu. İşte ben de o ışığı içimde taşımaya başladım. Zorluklar ne kadar büyük olursa olsun, ışığımı kaybetmemek için savaştım.
Bugün onun ışığını gördüğümde, bana çocukluğumu, sorumluluklarımı ve o ağır yüklerin altındaki çabalarımı hatırlatıyor. Ama aynı zamanda bir şey daha hatırlatıyor: Yalnızlık bir güç olabilir. Kız Kulesi’nin hikayesi bana, hayatta kimseye ihtiyaç duymadan da kendi ışığını saçabileceğini gösterdi. Şimdi, kendi sesimi bulmuş bir kadın olarak, onun yalnızlığında huzuru, direnişinde cesareti ve ışığında umudu görüyorum.
Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder