6 Haziran 2025 Cuma

HAYATIN İZLERİ, RUHUN MERHEMİ : SEVGİ

Hayatın fırtınaları ruhumuzda derin izler bıraksa da, görünmez duvarlarla çevrili kalsak da, umutsuzluğun en karanlık anında bir ışık belirir. Bu ışık sevgidir. Yaraları sarar, kırık kalpleri onarır ve gri tonlardaki dünyamızı yeniden rengarenk bir umuda dönüştürür. Çünkü sevgi, her şeyi iyileştiren yegane mucizedir.

Hayat, tıpkı mevsimler gibi; bir bakıyorsun güneşli bir bahar günü, bir bakıyorsun ansızın bir fırtına kopuyor başımızda. Hani diyoruz ya, "hayatın izlerini taşıyoruz " diye... Kimisi bedenimizde açılır, gözle görürsün. Ama asıl zor olanlar, ruhumuzda açılanlar. Bir hayal kırıklığı, sırtından bıçaklanmışlık hissi, ya da bazen sadece hayatın getirdiği o anlaşılmaz acılar... Bunlar içini kemirir durur, fark etmeden etrafına koskocaman görünmez duvarlar örersin. İşte o duvarların arkasında, tam da umutsuzluğun en kuytu köşesinde, bir ses duyarsın, inanır mısın? Sevgi der o ses, sadece sevgi...

Sevgi var ya, o bildiğimiz basit bir duygu değil ki. O, bambaşka bir enerji, bir ışık, adeta ruhumuzun en derin yaralarına dökülen bir merhem gibi. Düşün ki, artık "imkansız" dediğin bir an, bir el uzanıyor sana. Bir bakış... Öyle sıcak, öyle içten bir gülüş ki. Bir kucaklama... Bazen sadece tek bir kelime, "ben yanındayım" gibi, ruhundaki o koca deliği bir anda kapatmaya yetiyor. Çünkü sevgi, seni ta o görmezden geldiğin, değersiz hissettiğin yanlarınla yeniden buluşturuyor. Unuttuğun değerini, varoluşunun ne kadar mucizevi olduğunu hatırlatıyor.

Şöyle bir çevrene bak... Bir çocuğun gözlerindeki o masum parıltıyı düşün. Bir annenin saçlarına dokunuşundaki şefkati hisset. En zor gününde sarsılmaz bir dağ gibi arkanda duran dostunu anımsa. Ya da bir hayvanın sana koşulsuz sadakatini... Sevgi, öyle farklı şekillerde çıkıyor ki karşımıza. Bazen bir hastalığın pençesinden alıp kurtarıyor insanı, bazen bir bağımlılığın o lanet zincirlerini kırıyor. Kimi zaman da yıllarca süren bir yastan sonra, yeniden hayata tutunmayı, nefes almayı öğretiyor sana. O sadece bedenimizdeki yaraları iyileştirmekle kalmıyor, biliyor musun? Aynı zamanda kırık kalpleri onarıyor, dağılmış zihinleri bir araya getiriyor ve umutsuzluğun o gri tonlarını alıp rengarenk bir tabloya dönüştürüyor.

Aslında sevgi, en büyük ders, en büyük öğrenme aracıymış bunu anladım. Sevgiyle yaklaştığımızda, anlamadığımızı sandığımız en karmaşık denklemler bile bir anda çözülüveriyor, kilitli sandığımız tüm kapılar kendiliğinden ardına kadar açılıyor. Güvenmeyi, affetmeyi, yeniden başlamayı öğretiyor bize. Ama bunların hepsinden önemlisi, önce kendimizi sevmeyi, içimizdeki o kırılgan, küçük çocuğu iyileştirmeyi öğretiyor.

Bu yüzden, eğer yaralıysak, sevgiye sığınmalıyız, evet. Ama sadece kendimiz için değil. Başkalarının yaralarını sarmak için de sevgiyle dokunmalı, sevgiyle konuşmalıyız onlarla. Çünkü sevgi, sadece verdiğimizde değil, aldığımızda da bizi bambaşka bir insana dönüştüren, iyileştiren, varoluşun en mucizevi gücüdür. Ruhumuzun taa derinliklerine inen, her şeyi onaran yegane ilaç işte...

Sevgiyle kalın..

Arzu SEKİN 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün Hiçbir Şey Yapmadım… ve İlk Kez Gerçekten Huzurluydum

“Hayat bazen sadece durabilenleri ödüllendirir.” Ne yetişmem gereken işler vardı, ne de aklımı yoran planlar. Sadece oturdum, bir fincan k...