Hayat, tıpkı mevsimler gibi; bir bakıyorsun güneşli bir bahar günü, bir bakıyorsun ansızın bir fırtına kopuyor başımızda. Hani diyoruz ya, "hayatın izlerini taşıyoruz " diye... Kimisi bedenimizde açılır, gözle görürsün. Ama asıl zor olanlar, ruhumuzda açılanlar. Bir hayal kırıklığı, sırtından bıçaklanmışlık hissi, ya da bazen sadece hayatın getirdiği o anlaşılmaz acılar... Bunlar içini kemirir durur, fark etmeden etrafına koskocaman görünmez duvarlar örersin. İşte o duvarların arkasında, tam da umutsuzluğun en kuytu köşesinde, bir ses duyarsın, inanır mısın? Sevgi der o ses, sadece sevgi...
Sevgi var ya, o bildiğimiz basit bir duygu değil
ki. O, bambaşka bir enerji, bir ışık, adeta ruhumuzun en derin yaralarına
dökülen bir merhem gibi. Düşün ki, artık "imkansız" dediğin bir an,
bir el uzanıyor sana. Bir bakış... Öyle sıcak, öyle içten bir gülüş ki. Bir
kucaklama... Bazen sadece tek bir kelime, "ben yanındayım" gibi,
ruhundaki o koca deliği bir anda kapatmaya yetiyor. Çünkü sevgi, seni ta o görmezden
geldiğin, değersiz hissettiğin yanlarınla yeniden buluşturuyor. Unuttuğun
değerini, varoluşunun ne kadar mucizevi olduğunu hatırlatıyor.
Şöyle bir çevrene bak... Bir çocuğun
gözlerindeki o masum parıltıyı düşün. Bir annenin saçlarına dokunuşundaki
şefkati hisset. En zor gününde sarsılmaz bir dağ gibi arkanda duran dostunu
anımsa. Ya da bir hayvanın sana koşulsuz sadakatini... Sevgi, öyle farklı
şekillerde çıkıyor ki karşımıza. Bazen bir hastalığın pençesinden alıp
kurtarıyor insanı, bazen bir bağımlılığın o lanet zincirlerini kırıyor. Kimi
zaman da yıllarca süren bir yastan sonra, yeniden hayata tutunmayı, nefes
almayı öğretiyor sana. O sadece bedenimizdeki yaraları iyileştirmekle kalmıyor,
biliyor musun? Aynı zamanda kırık kalpleri onarıyor, dağılmış zihinleri bir araya
getiriyor ve umutsuzluğun o gri tonlarını alıp rengarenk bir tabloya
dönüştürüyor.
Aslında sevgi, en büyük ders, en büyük öğrenme
aracıymış bunu anladım. Sevgiyle yaklaştığımızda, anlamadığımızı sandığımız en
karmaşık denklemler bile bir anda çözülüveriyor, kilitli sandığımız tüm kapılar
kendiliğinden ardına kadar açılıyor. Güvenmeyi, affetmeyi, yeniden başlamayı
öğretiyor bize. Ama bunların hepsinden önemlisi, önce kendimizi sevmeyi,
içimizdeki o kırılgan, küçük çocuğu iyileştirmeyi öğretiyor.
Bu yüzden, eğer yaralıysak, sevgiye sığınmalıyız, evet. Ama sadece kendimiz için değil. Başkalarının yaralarını sarmak için de sevgiyle dokunmalı, sevgiyle konuşmalıyız onlarla. Çünkü sevgi, sadece verdiğimizde değil, aldığımızda da bizi bambaşka bir insana dönüştüren, iyileştiren, varoluşun en mucizevi gücüdür. Ruhumuzun taa derinliklerine inen, her şeyi onaran yegane ilaç işte...
Sevgiyle kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder