Dönüp baktığımda hayatımdan çıkardığım bazı insanların gidişi hiçbir şeyi değiştirmemiş. Ne eksilmişim, ne fazlalaşmışım. Hayatım aynı ritmiyle akmaya devam etmiş. Bazı insanlar sadece doldurdukları yerle varmış meğer. Gittiklerinde, arkalarında bırakacak bir boşlukları bile olmamış bunu anlıyorsun. Oysa ne çok şey paylaşmışız; beraber yemişiz, içmişiz, gülmüşüz, ağlamışız. İyi günler, kötü günler… Ama bir gün geliyor, yollar ayrılıyor. Ve bu ayrılıklar her zaman sessiz, sakince olmuyor. Bazen suçlamalarla, yanlış anlaşılmalarla, haksızlıklarla bitiyor.
O çok "yakın" sandığınız kişi kendi hatasını görmek yerine sizi suçluyor ve bunu da söylemiyor size. Günah keçisi ilan ediyor ve çekip gidiyor. O an bir şok yaşıyorsunuz. “Nasıl yani? Biz bu kadar yılı böyle mi bitirecektik?” diyorsunuz. İlk zamanlar üzülüyorsunuz, sinirleniyorsunuz, anlam veremiyorsunuz, içinizden lanet bile okuyorsunuz. O kadar anı, o kadar emek var ortada çünkü. Kendi kendinize sorular soruyorsunuz: “Nerede hata yaptım? Acaba bir yanlışım mı oldu?” Gece uykularınız bölünüyor, geçmişi kurcalıyorsunuz. Ama fark ediyorsunuz ki hata sizde değil. Gidişiyle hiçbir şeyi değiştirmeyen biri, zaten kalışıyla da çok bir şey ifade etmemiş.
Hayatın bana öğrettiği en önemli derslerden biri şu oldu sevgili okur: İnsanlar hatalarını görmek yerine suçlamayı seçiyor. Daha kolaydır. Çünkü, insanın kendiyle yüzleşmesi cesaret ister. Gerçek dost dediğin cesur olmalı, hatalarını yüzüne söylemeli, seni asla bir çırpıda harcamamalı. Ve şunu da fark ediyorum ve soruyorum kendime: Onca yıl yanımda olmuş biri beni gerçekten tanımamışsa; kalbimi, niyetimi, anlamamışsa varsın çıksın hayatımdan. Sahte bir dostluktansa, yalnızlık daha iyi değil midir? Zaten gerçek dost seni anlamaya çalışır, hata yapmışsan bile affetmeyi bilir. Yanlışını söyler ama seni yargılamaz. Ben böyle birine rastlamadım, varsa bana söyleyin.
Ve düşündüğümde bazı kayıplar, aslında kazançtır diyorum kendime. Ruhum hafifliyor. Hayatımdan çıkan herkes, bana bir şey öğretmiş. Kimi sabretmeyi, kimi sınırlarımı çizmeyi, kimi de değerimi korumayı. Ama bazıları… Gittiler ve arkalarında hiçbir iz bırakmadılar. İşte onların varlığı da yokluğu da aynıymış.
Artık biliyorum ki, eksilenler değil, kalanlar değerli. Hayatım, benim yolculuğum. Yük olmadan, kalbimde gereksiz kırgınlıklar taşımadan yürümeye devam ediyorum. Gerçek dostlar, hayatın en güzel hediyesi. Onlarla yoluma devam ederim. Diğerleri mi? Onların gidişi, bırakın hayatımı değiştirmeyi, düşüncelerimi bile sarsmamış.
Artık şunu da biliyorum :Bazen bir gidiş, size kendinizi hatırlatır. İnsan, hak ettiği yerde, hak ettiği insanlarla olmalı. Hayat her şeyden önce bir denge meselesi. Yanlış insanlarla yükünüz ağırlaşır, doğru insanlarla hafiflersiniz. Ve bazen hafiflemek kaybetmekle başlar.
O yüzden, içtenlikle diyorum ki: Beni gerçekten anlayacak ve kalbimdeki sevgiyi görebilecek insanlarla yoluma devam etmeliyim. Hayat kısa, üzülmeye değil, sevdiklerini hak edenlerle yaşamaya değer.
Ve bu yüzden kendinize bir iyilik yapın: Size gerçekten değer verenlerle yürüyün. Geriye kalanlar mı? Varsın çıksın.
Görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder