2 Ocak 2025 Perşembe

HAYALLERİN BİTTİĞİ YERDE EMEKLİLİK BAŞLAR


Hayallerin bittiği yerde emeklilik başlar

Sabah uyandım. İlk iş telefona uzandım. Maaş yatmış. Ama öyle bir heyecan falan yok, öyle bir coşku yok, öyle bir sevinç yok. Çünkü ne geleceğini, nereye gideceğini ezbere biliyorum artık. Sadece rakamlar değişiyor, ama hikaye aynı. Değişmeyen tek şey hayatım: Yıllarca çalışmışım, çabalamışım; Sabahları kahvaltı yerine aceleyle içilen çay, öğle aralarında yenen soğuk sandviçler, akşamları iş yorgunluğuyla eve zor atılan adımlar, seni yetersiz görerek yapılan mobingler, giydiğiniz kıyafete bile aşağılayıcı bakışlar...''Belki seneye yaparız diye ötelenenler'' Bunların hepsini neden yaptık? Neden katlandık? Rahat bir emeklilik için, değil mi? 

Hepsi bir gün rahata ereceğimiz için yapıldı. İşte o gün geldi: Emekliyim artık! Ama nerede o hayaller, nerede gerçekler?  Şimdi bırakın rahat bir hayatı, “Ay sonunu nasıl çıkarırım?” derdiyle yeniden mücadele başlıyor. 

Emekli maaşım yattığında ilk hissettiğim şey şu: “Hadi gözün aydın, kirayı zar zor ödedin. Şimdi yaşamak için ne yapacaksın? İşte o an anlıyorsunuz ki emekli olmak, maaş bordrosundan kurtulmak değil; tam aksine, para hesabını yaparken kendinizi matematik profesörüne çevirmek demek.

Biraz hesap yapalım. Diyelim ki maaşınız 15 bin lira. Ama ev kirası 12 bin lira! Elektrik, su, doğal gaz faturalarını hiç hesaba katmadık daha. Markete gidecek cesaretim de kalmıyor. Markete gittiğinizde, "Bu ay protein alma hakkımız dolmuş, sebzelerle idare ederiz artık," diyorsunuz. Alışveriş listesi yazmak bile moral bozucu. Çünkü ne yazsam, “Bu ay gerek yok” diye üstünü çiziyorum. En son “Nefes almayı durdurup doğal gazı kapatsak mı?” diye düşündüm. Sonuçta tasarruf her şeydir, değil mi?

Ve düşündüğümde, bu durum yalnızca cebimizi değil, ruhumuzu da kemiriyor. Kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz: “Yıllarca çalıştım, didindim, bunun için mi?” O kadar yıllık çalışma, emeğe rağmen, sadece hayatta kalmak için uğraşmak zorunda kalıyorum. Emekli olalı bir süre oldu ama galiba rahatlamadım. Yıllarca yavaşça, sessizce birikmiş olan bir yalnızlık ve yetersizlik var içimde. Ve her ayın son haftası geldiğinde, o çaresizlik hissi sizi bir kere daha teslim alıyor. İşte en zoru bu. Yalnızca bir şeylere yetememek değil, bir birey olarak değersizleştiğinizi hissetmek.

Bir gün bir yerde yürürken, herkesin harcadığı paraları görünce aklıma şu geliyor: "Herkes mutlu olmanın, rahatlamanın bir yolunu bulmuş." Ben hala ‘Bir şekilde geçiniriz’ deyip kendimi kandırıyorum." Yalnız olmak ve tüm yükü sırtlamak zor. İnsanın sadece hayatta kalması değil, bir anlamı da olmalı, değil mi?

Ama işte, burada devreye ironi giriyor. Çünkü başka nasıl dayanırsın? Çünkü ağlamamak için gülmekten başka çareniz kalmıyor. Marketin sebze reyonunda, domateslerin fiyatını görünce Altın almayı bıraktım, şimdi domates biriktiriyorum,” diye şaka yapıyorsunuz kendi kendinize. Oysa içten içe biliyorsunuz ki bu şakaların ardında büyük bir kırgınlık ve derin bir acı yatıyor. Ve her şaka, aslında yaşadığımız çaresizliğin sessiz bir çığlığı adeta...

Gece yatağımda, ışıkları kapatıp gözlerimi kapattığımda bir düşünce sarıyor zihnimi:

Nerede yanlış yaptım?

Neden hayatımıza başkaları karar veriyor? 

Bu kadar çalıştım, ama sonunda bu kadar mı olmalıydı?

Bu kadar çalışmak yetmediyse, başka ne yapabilirdim?

Bir ömür boyunca hayalini kurduğumuz o rahat emeklilik, sonunda sadeceidare etme’yle mi sınırlı kalacaktı?

Ama en acısı şu: Kendimi değil, sistemi sorguluyorum. Çünkü biliyorum, mesele benim yeterliliğim değil, sistemin ''adaletsizliği."

Hayat böyle bir şey işte. Şimdi size soruyorum:

Bu düzen değişir mi, yoksa hep böyle mi devam ederiz?

Emekli olmak, yaşlanınca rahat etmek değil miydi?

Bir gün, hak ettiğimiz hayatı yaşayacak mıyız?

Ve en önemlisi: Hayallerimiz, maaşınız kadar küçük mü olmalı?

Bunlar belki de en önemli sorular. Belki cevapları yok bu soruların. Ama sormaktan başka çaremiz yok. Çünkü sormazsak, susarız. Ve belki de değiştirecek tek şey, bu soruları sormaya devam etmek. Çünkü sustukça, yaşamak için elimize geçen her şeyi de kaybediyoruz.

Belki de bir gün, hak ettiğimiz hayatı yaşarız. Ama o güne kadar, gülerek direnmeye devam edeceğiz; başka çare bırakmadılar.


Arzu SEKİN 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün Hiçbir Şey Yapmadım… ve İlk Kez Gerçekten Huzurluydum

“Hayat bazen sadece durabilenleri ödüllendirir.” Ne yetişmem gereken işler vardı, ne de aklımı yoran planlar. Sadece oturdum, bir fincan k...