10 Kasım 2025 Pazartesi

10 Kasım: 09:05'te Duran Zaman, 87 Yıldır Yürekte Duran Özlem


 

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün resmi, siyah-beyaz portresi. Atatürk, koyu renk resmi kıyafeti ve kravatıyla ciddi ve kararlı bir ifadeyle ileriye bakmaktadır.Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün resmi, siyah-beyaz portresi. Atatürk, koyu renk resmi kıyafeti ve kravatıyla ciddi ve kararlı bir ifadeyle ileriye bakmaktadır.

Siren sesi çaldığında, her şey bir anda donar.
Zaman susar, nefesler kesilir, kalpler aynı anda bir ritimle atar: özlem.
O an, bir milletin kalbinde sessizce yankılanan o ses, aslında bir veda değil, bir hatırlayıştır. Çünkü Atatürk, sadece bir tarihin içinde değil, bizim yüreğimizin en derin yerinde yaşamaya devam eder.

Her 10 Kasım geldiğinde içim hem hüzünle dolar hem gururla. Bir yanım, “Keşke görseydi bugünleri” derken; diğer yanım “Aslında o hâlâ görüyor” diye fısıldar. Çünkü o sadece bir lider değildi; fikirleriyle, cesaretiyle, insan sevgisiyle yaşamaya devam eden bir ruhtu.

O yüzden ne kadar yıl geçerse geçsin, yüreğimizdeki o büyük hüzünle, her Kasım sabahı aynı duyguyla uyanırız: Bir milletin babasını, bir öğretmenini, bir dostunu ve bir umudunu özler gibi…

Bugün, 10 Kasım... Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin yıl dönümünde anıyoruz. Ancak 10 Kasım, sadece bir yas günü değil; aynı zamanda O’nun bıraktığı muazzam mirası ve vizyonu idrak etme günüdür. Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü en net gösteren alanlardan biri ise şüphesiz kadın haklarıdır. O, kadınların toplumdaki yerini, bir ülkenin medeniyet seviyesinin en önemli göstergesi olarak kabul etti. Öyle ki, Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirilen devrimler, kadını nesne olmaktan çıkarıp, kendi haklarının bilincine varan bir özne yapan köklü bir çağdaşlaşma manifestosuydu.

Atatürk, toplumun ilerlemesini, iki kanat metaforuyla anlatırdı: "Bir toplum, ancak iki kanadıyla uçar." Bu kanatlardan biri eksikse, o toplum yükselemezdi. Bu nedenle Türk kadınının toplumsal yaşamdaki yerini sağlamlaştırmak, O'nun için en hayati reformlardan biriydi. Bu vizyonun ilk ve en temel adımı eğitimde eşitlik oldu. Kız çocuklarının eğitimi önündeki tüm engeller kaldırılarak, kadınların ilim ve fen yolunda ilerlemesinin önü açıldı. Asıl tarihi adımlar ise yasal reformlarla atıldı.

1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu, Türk kadınının hukuki varlığını güvence altına alan bir milattı. Bu kanunla kadınlara tek eşlilik, boşanma hakkı, mirasta eşitlik ve mahkemede tanıklık hakkı gibi temel haklar tanındı. Kadın, erkeğiyle aynı hukuki statüye yükseltildi. Ardından gelen siyasi haklar, bu devrimin en çarpıcı kanıtıdır. 1930’da belediye, 1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkını elde eden Türk kadını, nihayet 1934 yılında Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı’na kavuştu. Bu devrim, sadece Türkiye için değil, dünya için de tarihi bir ders niteliğindedir. O yıllarda Fransa, İtalya, İsviçre gibi birçok Batı ülkesinde kadınlar henüz siyasi haklara sahip değilken, Türk kadını bu hakkı dünya kamuoyu önünde bir onur belgesi olarak almıştır.

Bugün ülkemin haline bakarım; içim burkulur. Ama sonra bir çocuğun gözünde parlayan ışığı, bir kadının dimdik yürüyüşünü, bir gencin kalbinde hâlâ yanan o ateşi görünce bilirim ki; O hâlâ burada. Her dilde, her yürekte, her doğru insanda.

Atatürk'ün amacı yalnızca kanun çıkarmak değildi; aynı zamanda zihinlerdeki cinsiyetçi duvarları yıkmak, toplumun tüm katmanlarında kadının aktif ve eşit katılımını sağlamaktı. O’nun eşsiz mirası, bugün de bizlere yol göstermektedir. Kadınların iş yaşamında, siyasette, bilimde var olması ve aktif rol alması, O’nun bize emanet ettiği çağdaşlık hedefine ne kadar yaklaştığımızın en önemli göstergesidir. Bizim görevimiz onu sadece anmak değil, yaşatmak. Çünkü Atatürk’ü yaşatmak, özgürlüğü, vicdanı, insanı yaşatmaktır. Ve biz, bunu yaptıkça, o hiçbir zaman ölmeyecek.

Bugün, O'nu anarken, sadece hatırasına saygı duruşunda bulunmakla kalmıyoruz; aynı zamanda bıraktığı en değerli emanet olan eşitlik, özgürlük ve çağdaşlık idealini savunacağımıza dair de yemin ediyoruz. "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!" diyen Atamızın izinde, O'nun vizyonunu ilelebet yaşatmak boynumuzun borcudur. Ruhun şad olsun Atam, emanet emin ellerde.

Sonsöz

Sen gittin ama biz hâlâ senin yolundayız, Paşam.
Her sabah doğan güneşin ardında senin ışığını arıyoruz.
Bir çocuk selam verdiğinde, bir kadın kendi ayakları üzerinde durduğunda, bir genç “Benim de bir hayalim var” dediğinde, oradasın.

Bazen rüzgârda bir özlem gibi, bazen bir marşın içinde yankılanan bir ses gibi duyuyoruz seni.
Yokluğunla bile var olmayı başaran tek adamsın sen.
Biz seni yalnızca 10 Kasım’da değil, her gün, her adımda, her umutta yaşıyoruz.

Toprağın değil; gönlün evladı oldun bu milletin.
Ve bu millet seni hiç unutmadı, unutmayacak da.

Sevgiyle kalın..

Arzu SEKİN 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyasal İslam’ın Açlık Düzeni ve Merhametsizliği

  Açıklanan yeni asgari ücretin, güncel açlık sınırı olan 29.829 TL'nin dahi altında kalarak 28.705 TL seviyesinde belirlemek bir halkı ...