29 Ekim: Bir Milletin Yeniden Doğuşu ve En Yüce Erdemi
Bugün,
takvim yapraklarının en anlamlı günü. Bugün, yalnızca bir bayram değil; bir
milletin zincirlerini kırıp, küllerinden doğuşunun, en kutlu kararının ve
bağımsızlık aşkının zirvesidir: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Bu tarih,
sadece bir yönetim biçiminin ilanı değil, bir ulusun kaderini kendi elleriyle
yeniden yazma iradesinin anıtıdır.
Anlamı:
Egemenliğin Saltanata Değil, Vicdanlara Devri
29
Ekim 1923, tarihin derinliklerinden gelen bir sesin, artık yeni bir yüzyılda
yankılanışıdır. Asırlardır süregelen, tek bir kişinin iradesine bağlı monarşik
sistemden, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bir düzene geçişin
adıdır. 
Cumhuriyet;
saltanatın gölgesini silip, her vatandaşı devletin yegâne sahibi ve efendisi
kılan, hürriyetin kutsal beyannamesidir.
Bu,
tek bir kişinin gücünden sıyrılıp, her bir ferdin, eşit haklara sahip bir
vatandaş olarak kendi geleceğini belirleme hakkını kazanmasıdır. Atatürk'ün
deyişiyle, Cumhuriyet, "fazilet" üzerine kurulu en yüksek yönetim
şeklidir. O, yalnızca bir kanun maddesi değil; topyekûn bir zihniyet ve ahlak
devrimidir. O gün, artık karar mercii saraylar değil, milletin temsilcilerinin
toplandığı Türkiye Büyük Millet Meclisi olmuştur.
Önemi:
Kurtuluştan Kuruluşa Giden Muazzam Köprü
Cumhuriyetin
ilanı, Milli Mücadele’nin askeri zaferlerinin taçlandığı son ve en kritik
adımdır. Birinci Dünya Savaşı’nın yorgunluğu ve işgalin getirdiği umutsuzluk
içinde, Türk Milleti, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde, "Ya
İstiklal Ya Ölüm" şiarıyla tarihin en onurlu direnişlerinden birini
sergilemiştir. Ancak bu mücadele, sadece düşmanı kovmakla yetinmedi; aynı
zamanda, yıkılmakta olan bir imparatorluğun enkazından modern, laik ve çağdaş
bir devletin temellerini attı.
Cumhuriyet,
Türk Milleti'ne yalnızca bağımsızlığını değil, aynı zamanda aydınlanma ve
ilerleme yolunu da açmıştır. Harf İnkılabı'ndan eğitime, hukuk
reformlarından kadınlara tanınan seçme ve seçilme hakkına kadar atılan her
adım, bu yeni yönetimin rehberliğinde gerçekleşmiştir. Cumhuriyet, bizi
"hasta adam" etiketinden kurtararak, dünya devletleri arasında saygın
bir konuma yükselten, akla ve bilime dayalı çağdaşlaşma projesinin bizzat
kendisidir.
Cumhuriyet,
bize atalarımızdan kalan en değerli mirastır. Onun değeri, bir lütuf değil, milyonların
kanı, canı ve ortak iradesiyle kazanılmış olmasından gelir. Bu değer, dört
temel sütun üzerinde yükselir:
- Milli
     Egemenlik:
     Milletin kayıtsız şartsız kendi kaderine hakim olması.
 - Demokrasi: Seçme ve seçilme hakkıyla
     bireyin yönetimde söz sahibi olması.
 - Laiklik: İnanç ve vicdan özgürlüğünü
     güvence altına alan, aklı rehber edinen yönetim ilkesi.
 - Çağdaşlık: Bilim ve fenin ışığında,
     sürekli ilerlemeyi ve gelişmeyi hedeflemek.
 
Bu
değerler, Türkiye Cumhuriyeti'ni sadece coğrafi bir varlık değil, aynı zamanda
evrensel insani değerlerin temsilcisi yapmıştır. Cumhuriyet, daima genç
kalabilme gücünü, kendisini kuran azmin sürekliliğinden alır.
Sonuç: Göğsümüzde Taşıdığımız Sorumluluk
Bugün, 29 Ekim'de, bayraklarımızı göklere çekerken hissettiğimiz coşku, sadece geçmişin zaferlerine duyulan bir minnet değildir; aynı zamanda, bu yüce mirası geleceğe taşıma sorumluluğumuzun da ilhamıdır. Cumhuriyet, statik bir yapı değil, her geçen gün yeniden inşa edilmesi gereken dinamik bir idealdir.
O'nu kuran iradeyi anlamak; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek; adaleti, liyakati ve eşitliği daima yaşatmak, bizim bugünkü en büyük görevimizdir. Türkiye Cumhuriyeti, ebediyen hür, bağımsız ve aydınlık bir geleceğe doğru emin adımlarla yürüyecektir.
Cumhuriyet, bir günde kurulmadı.
Her sabah doğan güneşin sıcaklığında, bir çocuğun gözlerindeki umutta, bir kadının dimdik duruşunda yeniden anlam bulmalı.
Çünkü Cumhuriyet, sadece bir yönetim değil, bir karakterdir.
Bağımsızlık karakteridir, direnç karakteridir, onur karakteridir.
Bugün, Atatürk’ün o mavi gözlerinde parlayan ışığı hatırlayarak, o emanete sarılmak zamanıdır.
Çünkü o ışık sönmedi, sönmeyecek de.
Her 29 Ekim’de bir kez daha dirilen, bir kez daha filizlenen bir ruhtur Cumhuriyet.
Biz yaşadıkça, çocuklarımız öğrendikçe, kadınlar güldükçe, adalet yaşadıkça o ışık yanacak.
İşte tam da bu yüzdendir ki;
Böylesine bir mirasa sahip olmak, sadece bir tarihî bilgi değil, yaşayan bir onurdur. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ferdi olarak, kendi hür irademle hayatımı şekillendirebiliyorsam, okuyup yazabiliyor, düşünebiliyor, üretebiliyor eleştirel aklımı özgürce kullanabiliyor ve üretebiliyorsam; çocuklarımızı kendi inançlarımız doğrultusunda büyütüp, onlara özgür bir dünya sunabiliyorsak. Tüm bunlar, o büyük bedelin, o destansı mücadelenin bize armağanıdır.
Bu onurlu vatan toprağında, Cumhuriyetin ışığını koruyup çoğaltan, üreten ve ileriye taşıyan bir fert olmanın derin gururunu taşıyorum. Bu hürriyetin bedelini canlarıyla, kanlarıyla ödeyen, adını tarihe altın harflerle yazdıran isimsiz tüm kadın ve erkek kahramanlara minnettarım. Başımızdaki yol göstericimiz, Başöğretmenimiz Büyük Atatürk'e ise şükranım sonsuzdur.
Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesi, çağdaşlığın güvencesi olarak yeni yaşına girerken; bu kutsal emaneti koruma ve geliştirme sözümüzü bir kez daha yineliyoruz.
Cumhuriyetimizin yeni yaşı hepimize kutlu olsun! 🎈
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın özgürlük!
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder