Hayatta değişmeyen bazı gerçekler vardır. Onlardan biri de menfaat uğruna eğilip bükülenlerin hiç eksik olmamasıdır.
Adına ister yalakalık deyin, ister taklacılık… Özünde değişmeyen tek şey vardır: Omurgasızlıktır.
Yaş ilerledikçe daha iyi anlıyor insan: Yalakalar her dönem iktidar çevresinde hep var olmuşlar.
Dün Demirel’in, Özal’ın, Erbakan’ın, Ecevit’in, Türkeş’in çevresinde nasıl yağcılar, taklacılar, dalkavuklar varsa; bugün de farklı isimlerin çevresinde aynı türden figüranları görüyoruz. Oyun da aynı, oyuncular da.
Kimi zaman ellerinde çiçeklerle poz verenler, kimi zaman liderin gölgesine sığınanlar, kimi zaman da, sorgulamadan “haklısınız efendim” “emredersiniz efendim” diyenler… Her dönemde var oldular, her dönemde kendilerine yer açmayı başardılar.
Bugün övgülerin de bağlılıkların da sahici olmadığı bir çağdayız. Dün yere göğe sığdıramadıklarını, bugün yerin dibine sokulduğunu görmek artık olağan hale geldi. Çünkü onların sadakati kişiye değil, güce. Bu durum, onlar için bir yaşam biçimine dönüşmüş, adeta ahlaklarına işlemiştir. Rüzgâr nereden eserse, yüzlerini oraya dönüyorlar!
Aslında bir noktadan sonra isimlerin bir önemi kalmıyor. Lider değişiyor, dönem değişiyor, iktidar değişiyor ama yalakalığın biçimi hep aynı kalıyor. Eğilmek, bükülmek, şakşak yapmak, alkış tutmak… Hepsi aynı ezberin farklı varyasyonları.
Ve ne gariptir ki, omurgasızlık bu ülkede hiçbir dönemde işsiz kalmıyor.
Aslında bu bir “tutarsızlık” değil; tam tersine bir “hayatta kalma stratejisi.”
Çünkü omurgalı olmak bedel ödemeyi, yalnız kalmayı, hatta kaybetmeyi göze almak demektir. Oysa eğilip bükülmek çok daha kolaydır.
Bazıları için en sağlam yatırım aracı banka hesabı değil, doğru kişiye zamanında övgü yağdırmaktır.
Bu “mesleğin” incelikleri de var:
– Dün söylediklerini bugün unutabilmek.
– Yüzünü her koşula göre esnetebilmek.
– Noktalama işaretleri gibi kıvrılabilmek: virgül gibi eğilmek, ünlem gibi zıplamak, soru işareti gibi bükülmek…
Toplum olarak biz de bu tiyatroyu izliyoruz. Bir gün methiyeler düzülen yüzlerin, ertesi gün aynı kişiye küfürler savurduğunu görmekten bıktık.
Çünkü biliyoruz: Ortada fikir yok, sadece menfaat var.
Üstelik yönetenler de bu yalakalardan faydalanır. Menfaati için eğilen, yine menfaati için doğrulur. Küçük kırıntılarla beslenir, varlığını sürdürür.
Ama unutulan bir şey var: Omurgasızlıkla yükselebilirsiniz, fakat tepede kalabilmek için sürekli eğilip bükülmeniz gerekir.
İnsan bedeni belki bunu kaldırır, ama insan onuru kaldırmaz.
Düşünmüyor değilim...Belki bir gün üniversitelerde “Yalakalık ve Taklacılık Fakültesi” açılır. Müfredatta dersler hazır:
– Yalakalığın Tarihi
– İleri Seviye Taklalar
– Şakşakçılıkta Beden Dili
– Omurgasızlıkta Kariyer Planlaması
Ve bölüm başkanı tabii ki her dönemin en kıdemli yanardöneri olur.
Ama gerçek şu: Menfaat uğruna eğilip bükülmek günü kurtarır, ömrü değil.
Onur kaybının faturası ise hiçbir makamla, hiçbir mevkiiyle ödenmez.
Sevgiyle kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder