19 Mayıs 2025 Pazartesi

Bugün, Yaşamak İçin Bir Fırsat Daha


Zamansız Sohbetler, Kalıcı Anılar

Hayat, tam da biz dertlerin, işlerin, sorumlulukların girdabında kaybolduğumuzu sandığımız o anlarda, bize sunduğu sürprizlerle fısıldamaya başlar. Bir dost sofrasında demlenen çayın buğusu, o uzun sohbetlerden birinin kıvılcımı olur. Konumuz yine hayattır; hep peşinden koşturduğumuz ama farkına bile varmadan elimizden kayıp giden o mucize.

Yaşlanmak ve yaş almak... Kulağa benzer gelse de, aralarında ince ama derin bir fark vardır. Yaşlanmak, takvim yapraklarının üzerimize yüklediği sayısal bir ağırlık belki de. Ama yaş almak, ilk bisiklet sürüşümüzün dizimizde bıraktığı izin, bir dostun sıcak bir kahkahasıyla kalbimizde açan çiçeğin, zorlu bir sınavı başarıyla geçmenin ruhumuzda bıraktığı o derin iz demektir. Bize katılan her yeni anlamdır yaş almak.


Bir yılın her gününü dolu dolu yaşamak kolay değil elbette. Ama kolay diye seçtiğimiz yollar, bize sunulacak o eşsiz hediyeleri kaçırmamıza neden olabilir. Hayatın kıymetini bilmek, sabah pencerenizi açtığınızda yüzünüzü okşayan rüzgârla başlar. Bazen usul usul yağan yağmurun altında yürürken, dünya tüm gürültüsünü susturur ve o an, ayaklarımızın altındaki ıslak kaldırımlar bile bir melodiye dönüşür. İşte o an, "Yaşamak tam olarak bu!" diye fısıldar içimiz.

Hayaller... Hep bir "bir gün" ertelenişin
de. Oysa içimizdeki o ressam, tuvaline ilk fırça darbesini atmayı bekliyor; o gezgin, sırt çantasını alıp yollara düşeceği günü düşlüyor; o müzisyen, notalarını dünyaya duyuracağı anı iple çekiyor. Ve biz, "bir gün" diyerek onları susturuyoruz. Oysa elimizde sadece bugün var. Yarınlar belirsiz. Ve erteledikçe içimizdeki çocuk biraz daha susuyor. Çocukken her şey mümkündü. O inancı koruyabilirsek, yaş almak derinleşmek olur. Hayal etmenin yaşı yok. Yeni bir şey öğrenmek, bir şehri keşfetmek, hiç denemediğiniz bir şeye cesaret etmek... Hepsi, hayata biraz daha tutunmak için bir neden.

Bazen kendime soruyorum: “Ya bir gün geriye dönüp baktığımda, içimde pişmanlık büyürse?” Ama sonra anlıyorum ki pişmanlık, hiçbir zaman denememekten doğar. Attığımız her adım, ruhumuza yeni bir sayfa ekler. Ve o sayfalar, bizi biz yapan hikâyeyi oluşturur.

Unutmayın; yaş almak, büyümek değil, derinleşmektir. Geçmişe duyulan özlem bazen geleceğe tutunmamız için gereken köprü olur. Yaşadıklarımız, birer hazine. Ve hayat, aslında onu hissettiğimiz anlarda anlam kazanır.

Öyleyse, sevgili okuyucu, bugün kendinize bir söz verin: Hayatınızı sadece yaşamak için değil, içinizde sıcak bir gülümseme bırakacak, anlatıldıkça çoğalacak unutulmaz bir hikâye yaratmak için yaşayın. Tıpkı demli bir çayın sıcaklığı gibi samimi, bir dostun içten bir gülüşü kadar gerçek bir hikâye...

Çayınızı tazeleyin… Çünkü bugün, yaşamak için bir fırsat daha.

Sevgiyle Kalın...Görüşmek Üzere...

Arzu SEKİN 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün Hiçbir Şey Yapmadım… ve İlk Kez Gerçekten Huzurluydum

“Hayat bazen sadece durabilenleri ödüllendirir.” Ne yetişmem gereken işler vardı, ne de aklımı yoran planlar. Sadece oturdum, bir fincan k...