19 Ekim 2025 Pazar

HERKES OYUN OYNARKEN BEN KÜTÜPHANEYE KOŞARDIM

Deniz manzaralı Kadıköy-Beşiktaş iskelesi kütüphanesinde, masada kitap, bilgisayar ve kahve eşliğinde yazı yazan bir kadın. Kitapların arasında huzur bulan bir ruhun sessizliği.

Dün, Üsküdar'daki Kitap Fuarı'nın kalabalığına karıştım. Standlar arasında dolaşırken, o binlerce hikâyenin kokusunu içime çektim ve bir an duraksadım. Aklıma okul yıllarım geldi.

Çocukken en huzur bulduğum, sakinleştiğim ve gerçekten mutlu olduğum yer, yatılı okulumuzun kütüphanesiydi. O koca binanın kalbi, benim de sığınağım olmuştu.
Derslerden kalan zamanlarda herkes oyun oynamaya gider, bahçede kahkahalar yankılanırdı.

Ben ise o kalabalıktan uzaklaşıp sessizliğin ve binlerce hikâyenin beklediği o kitapların büyülü dünyasına sığınırdım.
Kütüphanenin o kendine has kokusu, sayfaların hışırtısı ve rafların arasında dolaşırken hissettiğim merak… Hepsi benim için tarifsiz bir huzurdu.

O zamanlar kitap okumak, benim için bir kaçış değil, bir var oluştu. Orası, sadece raflarca kitap yığını değil, aynı zamanda sayfalarda saklı duran sonsuz bir evren, ruhumun nefes aldığı kutsal bir mabetti.

Kemalettin Tuğcu’nun neredeyse tüm kitaplarını, o naif ama sarsıcı çocukluk dramlarını içime sindirerek okudum. Her seferinde başka bir duyguma dokundu o hikâyeler... O denli özümsedim ki, bazılarını, sanki bir sırrı ikinci kez keşfeder gibi, iki defa okudum. Her tekrar, hikâyeyi daha iyi anlamamı sağlar ve derinlik katardı.

Sonra, edebiyatın daha olgun ve düşündürücü sularına yelken açtım. Peyami Safa'nın Sözde Kızlar romanını okuduğumda, sadece bir olay örgüsüne tanıklık etmedim; adeta romanın güçlü kadın karakterinin ruhuna sızdım. Kendimi, aile kavramını, ideal bir kadının duruşunu ve vatan bütünlüğünü önemseyen, onurlu bir mücadelenin tam ortasında buldum. Onunla birlikte düşündüm, onunla birlikte hissettim.

Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanını okuduğum an ise tarifi imkânsızdı. Feride'nin o inatçı, mücadeleci, hayatın tüm zorluklarına rağmen onurundan ödün vermeyen yapısı karşısında nutkum tutulmuş, adeta ruhum bedenimden ayrılmıştı. O, benim için bir roman karakterinden öte, zorluklara karşı eğilmez bir duruşun timsali oldu. Kalbimde alevlenen o arzu, o günden bugüne hiç sönmedi: anladım ki, kitaplar yalnızca okunmaz; yaşanır, hissedilir, insanın bir parçası olur.

Arzum basitti: Dünyada ne kadar kitap varsa, hepsinin benim olması, hepsine dokunabilmek, hepsinin hikayesini bilmek istiyordum.

Kütüphaneye gitmek, benim için nefes almak gibiydi. O kapıdan her girişimde başka bir dünyaya adım atar, her çıkışımda geride bıraktığım ben'den daha olgun, daha bilge, biraz daha büyümüş olurdum: sayfalarda gizlenmiş o bilgeliğin yonttuğu yeni bir ben. Kütüphaneye gitmekten asla ve asla vazgeçmedim. O sessiz, hafif küf kokulu, mürekkep ve eski kâğıt kokan eşsiz atmosfer benim sadece sığınağım değil, ruhumun besin kaynağı, zihnimin oksijen deposu oldu.

Yıllar geçti… Okullar, şehirler, hatta hayatımın yolları değişti. Ama kitaplara olan sevgim hiç eksilmedi.
Şimdi ise rotam, hayatımın yeni demir attığı liman: Kadıköy İskelesi'nin üst katındaki o eşsiz kütüphane. Burası denizin tuzlu kokusu, hışırtısı, martıların sesi ve vapur dumanının ruhumla harmanlandığı bir mekân.  Çocukluğumdaki o kutsal sığınağın modern bir devamı… Kitapların sunduğu dinginlik ise benim vazgeçilmezim, yeni durağım ve tükenmez ilham kaynağım.

Bilgisayarımı alıp gidiyorum oraya.
Kitapların arasında kayboluyorum, denizin dalgaları eşliğinde yazıyorum. Bazen geçmişime dönüyorum, bazen geleceğe yazıyorum. Bazen sadece içimden geçenleri bırakıyorum satır aralarına.

Çünkü ben sadece okumuyorum; kitapların arasında kayboluyor, kitapların arasında huzur buluyorum ve binlerce farklı hayat yaşıyorum.
Okurken dünyayı unutuyorum, yazarken bu engin dünyanın ortasında, zihnimde çınlayan fısıltıları, kalbimden yükselen cümleleri yakalayıp kâğıda dökmeye çalışıyorum.

Çünkü biliyorum ki, kelimelerin dünyasında kaybolmak ve kendi kelimelerimi yaratmak, benim bu hayatta ulaştığım en saf, en derin mutluluk ve huzur kaynağımdır.

Ve her defasında, çocukluğumdaki o küçük kızla buluşuyorum: elinde bir kitap, gözlerinde umut, kalbinde sonsuz bir merakla...

Belki de hayat dediğimiz şey budur;
her yaşta kendine yeniden bir kütüphane kurmak,
ve sayfalar arasında kendini bulmaktır.

📚 Son Söz:
Okuma alışkanlığı, insanın ruhuna yapılan en güzel yatırımdır.
Bazen bir kitap, bir dosttan daha iyi anlar seni.
Bir gün deniz kenarında, sessiz bir kütüphanede buluşuruz belki.
Aynı satırda, aynı huzurun içinde…

Sevgiyle Kalın...

Arzu SEKİN 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

HERKES OYUN OYNARKEN BEN KÜTÜPHANEYE KOŞARDIM

Dün, Üsküdar'daki Kitap Fuarı'nın kalabalığına karıştım. Standlar arasında dolaşırken, o binlerce hikâyenin kokusunu içime çektim ve...