14 Eylül 2025 Pazar

Köprüler Kurmak: Barışın ve Adaletin Yegane Yolu

 

Köprüler Kurmak: Barışın ve Adaletin Yegane Yolu

Parti bayrakları, sınırlar, keskin fikirler... Bizi ayıran her şey, aslında kalplerimizdeki küçük bir köprünün inşasına engel olamaz. Bu görseldeki gibi, iki taraf bir araya gelmeye cesaret ettiğinde, en derin uçurumların üzerine bile sevgi, saygı ve anlayışla kurulan bir köprü atılabilir. Unutmayın, en büyük köprüler, en derin uçurumların üzerine inşa edilir.

Gürültülü bir çağda yaşıyoruz. Her yanımız sloganlarla, keskin fikirlerle ve aşılması zor duvarlarla çevrili. Bu duvarlar, sadece fiziksel olarak değil, zihinlerimizde ve kalplerimizde de yükseliyor. Bizi "bizden olanlar" ve "ötekiler" diye ayırıyor, farklılıklarımızı bir zenginlikten ziyade bir tehdit olarak görmemize neden oluyor.

Tüm o gürültünün, bitmek bilmeyen tartışmaların ve keskin siyasi ayrılıkların arasında gözden kaçırdığımız, ama belki de en hayati olan bir gerçek var:

Eğer barışı, huzuru ve adaleti gerçekten arıyorsak, partilerde, sloganlarda ya da oylarda değil; en derinde, birbirimizi anlamakta, duymakta ve görmeye çalışmakta aramak zorundayız.

Düşünün; tarih boyunca büyük değişimler, sadece liderlerin kararlarıyla değil, insanların birbirini anlaması ve birlikte hareket etmesiyle mümkün olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun en güçlü dönemlerinde bile, farklı halkların ortak bir anlayış ve uzlaşıyla yan yana durması bir köprü vazifesi görmüştür.

📌 “Bir ülkenin geleceği, sadece yasalarla değil; kalpler arası köprülerle inşa edilir.”

Kutuplaşmanın Derin Yarıkları

Çevremize baktığımızda, kutuplaşmanın, ötekileştirmenin, farklılıklara tahammülsüzlüğün giderek arttığını görüyoruz. Bu sadece sokakta değil, evin içinde, sofrada, hatta kardeşler arasında bile kendini hissettirmeye başladı. Sanki aynı gemide yolculuk etmiyor, farklı kıtalarda yaşıyormuşuz gibi bir algı yaratılıyor. Oysa gemi batarsa, içindeki herkes aynı denize düşmeyecek mi? İşte bu, bireysel farklar yerine ortak kaderimizi görmenin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor.

Siyasi tercihlerimiz, dünya görüşlerimiz, yaşam tarzlarımız üzerinden keskin sınırlar çiziliyor. Ve bu sınırlar, zamanla aşılmaz duvarlara dönüşüyor. Duvar büyüdükçe, hem kalbimizin sesini hem de birbirimizin nefesini duyamaz hale geliyoruz.

Aynı Gökyüzünün İnsanlarıyız

Oysa unuttuğumuz şey şu: Hepimiz aynı toprağın, aynı gökyüzünün insanlarıyız. Aynı hayallerle, aynı korkularla yoğrulmuşuz.

📌 “Parti bayrakları değişse de, insan kalbi aynıdır.”

Bir anne çocuğunun sağlığı için dua ederken, hangi partiye oy verdiği önemini yitirir. Bir baba evine ekmek götürmenin telaşındayken, ideolojik farklılıklar değil, alın terinin hakkı önem kazanır. Bir genç, yarınlarına dair umut ararken, siyasi kutupların kavgalarından çok, adaletin gölgesinde huzurla büyümek ister.

Bunu anlamak, bir insanın gözünden dünyayı görmeye çalışmakla başlar. Tıpkı bir ressamın, her rengin tonunu anlamadan tabloyu tamamlayamaması gibi; toplumu da ancak her bireyin sesini duyup anlayarak tamamlayabiliriz. 

Sanki sihirli bir değnek değse ve herkes "bizim" gibi düşünse, tüm sorunlar çözülecekmiş gibi bir yanılgıya kapılıyoruz. Ama tarihe baktığımızda, tek sesli toplumların değil; çok sesliliğe tahammül edebilen, farklılıklardan güç devşirebilen toplumların ayakta kalabildiğini görüyoruz. Antik Yunan şehir devletlerinden günümüze, farklı düşüncelerin çatışması çoğu zaman yenilik ve ilerlemenin kaynağı olmuştur.

Farklı düşünenleri düşman ilan etmek, onları yok saymak, kendi inançlarımızın mutlak doğru olduğuna inanmak... İşte tam bu noktada, o çok kıymetli şeyi, birbirimizi anlama çabasını, yani insan olmanın en zarif yönünü kaybediyoruz. Oysa farklı düşünceler, tıpkı bir orkestranın farklı enstrümanları gibi, bir araya geldiğinde çok daha güçlü ve ahenkli bir melodi oluşturabilir.

Empatinin Gücü

Oysa barışın da, huzurun da, adaletin de mayası; karşıdaki insanın ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaya çalışmaktan geçer. Onun da kendi sebepleri, kendi doğruları, kendi acıları olabileceğini kabul etmekten. Empati kurmaktan, yani kendimizi onun yerine koyarak dünyayı onun gözünden görmeye çalışmaktan.

📌 “Dinlemek, çoğu zaman bağırmaktan daha güçlü bir eylemdir.”

Belki de işte tam o an, bizden çok farklı görünen bir insanla aramızdaki benzerlikleri fark edeceğiz. Çünkü özünde her insan, sevilmek, anlaşılmak ve değer görmek ister.

Siyaset Değil, Kalpler Arası Köprüler

Siyasi arenada sıkça tanık olduğumuz parti değiştirmeler, günü kurtaran taktikler olabilir belki. İktidar dengelerini değiştirebilir, kısa vadeli sonuçlar doğurabilir. Ama kalıcı barışı, gerçek huzuru, kökleri sağlam adaleti tesis edebilir mi? Sanmıyorum. Çünkü gerçek değişim, zihinlerde ve kalplerde başlar.

📌 “Gerçek değişim, kürsülerde değil; insanların birbirine bakışında başlar.”

Bir ülkenin geleceği, sadece yasalarla değil; kalpler arası köprülerle inşa edilir. Tarihte de böyle olmuştur: Büyük imparatorlukları güçlü kılan şey, sadece orduların kılıcı değil; halkların bir arada yaşama iradesiydi.

Çok Sesliliğin Gücü

Birbirimize karşı duyduğumuz anlayış ve saygı arttıkça, farklılıklara tahammülümüz güçlendikçe, o zaman gerçek bir dönüşüm yaşayabiliriz. Birlik dediğimiz şey, herkesin aynı şeyi düşünmesi değil; farklılıkların ortak bir paydada yan yana durabilmesidir.

Birbirimizi anlamak, aynı fikirde olmak anlamına gelmez elbette. Farklılıklarımızla bir arada yaşama becerisini geliştirmek demektir. Herkesin sesinin duyulduğu, her görüşün değer gördüğü, adil ve kapsayıcı bir toplum inşa etmek demektir.

📌 “Bir şarkıyı güzelleştiren, farklı notaların bir araya gelişidir.”

Bir düşünün; bir şarkı sadece tek bir notadan ibaret olsaydı, kulağa nasıl tekdüze gelirdi. Oysa melodiyi güzelleştiren farklı notaların bir araya gelişidir. Toplum da böyledir.

Köprülerin Dili

Öyleyse, gelin bugün o keskin sınırları biraz olsun yumuşatalım. Farklı düşündüğümüz insanlara karşı önyargılarımızı bir kenara bırakıp, onları dinlemeye çalışalım. Neden böyle düşündüklerini anlamaya odaklanalım. Çünkü dinlemek, çoğu zaman bağırmaktan daha güçlü bir eylemdir.

Unutmayalım ki, en büyük köprüler en derin uçurumların üzerine kurulur. Ve barışa, huzura, adalete giden en sağlam köprü, birbirimizi anlamaktan geçecektir.

📌 “En büyük köprüler, en derin uçurumların üzerine kurulur.”

Parti bayrakları değişse de, insan kalbi aynıdır. Önemli olan, o kalplere dokunabilmek, ortak bir insanlık paydasında buluşabilmektir. Belki de bu toprakların ihtiyacı olan şey, parti bayraklarını değiştirmek değil, dilimizi ve kalbimizi değiştirmektir.

Son Söz

Sizce de öyle değil mi?

Belki de bu toprakların en büyük ihtiyacı, kavganın değil; köprünün dilini öğrenmektir.

Ve köprü kurmak için elimizde hiçbir malzeme yoksa bile, "Sen" ve "ben" yerine, "biz" demenin gücünü keşfetmek. Ve bu keşif, bir gülümsemeyle, bir selamla veya en basit haliyle, kalpten gelen bir "seni dinliyorum" ile başlayabilir. 

Gerçek değişim, kürsülerde değil, insanların birbirine bakışında başlar.

Çünkü bazen bir köprü, tek bir kelimeyle kurulabilir: “Anlıyorum.”

Ne dersiniz, ilk köprüyü kurmaya hazır mıyız?

Sevgiyle Kalın..

Arzu SEKİN 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bugün Hiçbir Şey Yapmadım… ve İlk Kez Gerçekten Huzurluydum

“Hayat bazen sadece durabilenleri ödüllendirir.” Ne yetişmem gereken işler vardı, ne de aklımı yoran planlar. Sadece oturdum, bir fincan k...